Rufat Gürel yazdı… BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK ?
Araştırmacı yazar Rufat Gürel yazdı… BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK ?
Araştırmacı yazar Rufat Gürel yazdı… BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK ?
İnsan bir taraftan yaratılmışların en şereflisi, Yüce Allah’ın yeryüzündeki Halife’si ve mukaddes emanetin taşıyıcısı bir varlık iken, diğer taraftan tutkularının ve arzularının esiri, gerçeğe karşı direnen ve inkarcı bir karaktere bürünebilmektedir. İnsan ya meleklerden üstün yahut hayvanlardan da aşağı olabilen bir varlıktır.
İnsanlar kendi yaratılış özelliklerinden dolayı ne üstün seçilmişlerdi ne de köle. Üstünlük sadece insanların kendi tercihleri ile inşa ettikleri her haraketin hesabını verecek şekilde yaşayabilmektedir. Kimse doğuştan üstün değildir. Ya en şerefli yaratık haline gelir insan ya da aşağıdan aşağı bu ünvanları insan ve toplum kendi eylemleri ile kazanır.
Ne oldu bize? Nasıl olduk bu hale geldik? Nerelerde hatalar yaptık? Bizi biz yapan değerlerden nasıl oldu uzaklaştık? Birlikte yaşadığımız insanlara nasıl oldu art niyetli ve güvensiz bakar olduk? Ne oldu bize? Biz bumuyuz? Bizden istenen bu mudur?
Eskiden sadece kışlar soğuktu şimdi ise; insanlar soğuk, yüzler soğuk, sözler soğuk, kalpler soğuk. Büyüğe saygı küçüğe sevgi kalmamış, kurumlar işlevini yitirmiş, Öğretmene itibar, okuyana değer verilmiyor. Hırsızlık, yalan, talan, iki yüzlülük artmış, herkes herkese kazık atma peşinde. Aile, akrabalık bağları, komşuluk ilişkileri, mahalle kültürü, zayıfa, yoksula, çocuğa, kadına verilen o eski değer artık yok. Çocuklarımız güven içinde sokaklarda oynayamıyor. Pencereler demirli, kapılar kilitli, kamaralar gözetliyor ama kötülükleri durduramıyoruz.
Komşuda cenaze olsa, en azından 3 gün sessiz kalıp ayıp diye radyo televizyon açmayan insanlardık… Biz ne ara böyle kirlendik…Misafirperver, bir lokmayı dostumuz, komşumuz ve arkadaşımızla paylaşırdık. Misafire ikram ve hürmet eder ona Tanrı misafiri olarak görürdük. Anne babalar evlat ve torunlarının yanında mutlu yaşar mutlu ölürdü şimdi ki gibi sokağa ve bakım evine bırakılmazdı. Sadi Şirazi’nin “Gönül yarasından sakınmak gerek ki yoktur cihanda onun merhemi, elinden gelirse gönül yıkma ki yıkık gönlün ahı yıkar alemi” sözü ne kadar anlamı ve yerinde bir söz.
Sokakta tozun toprağın içinde oynardık, akşam ezanında eve girerdik, meyveyi, sebzeyi dalından taze yıkamadan yerdik, elimizde olanı arkadaşlarımızla paylaşırdık, kimse kimseye yan gözle bakmazdı, şimdi ki gibi makam, mevki, şöhret, marka, dünyalık takıntımız yoktu. Askerliğini yapmayana kız verilmezdi. Her şey bir başka güzeldi. Biz aslında o eski günleri değil o eski günlerin güzel insanlarını özledik.